İnsanların merak zaaflarına vurgu yapmak, dikkatlerine sunu yapmak için! Gazete manşetinde "Çete liderinin Umre dönüşü" diye kapak yapıp, haber yapması? Bunu asıl kendilerine reklam kalkanı malzemesi yaparak, sorumsuzca davranan "Hürriyet Gazetesinin" bir diğer başlıklı yazıda ise "İslam düşmanı süfyan tarafı olduğu kesinlikle aşikardır!!!" Konu makalede "Dindar çek çetesi!!!" diye açıkça ikrar edip belirtmiştir!!! Çamur at izi kalsın misali! Milyonlarca insanı ve okuyucusunu hakkımda karalayıcı bu kirli yalan haber sürmanşetiyle yanlış bilgilendirerek buna karşı, elde edilen maddi gelir ile aslında?! En büyük kirli bilgi eksikliğini, dolandırıcılığı ve yalancılığı kendilerinin olup, yaptığını (Bence) göstermektedir!!!
YAZIKLAR OLSUN...
BASINDA HAKKIMDA ÇIKAN DİĞER YALAN HABERLER
İnternet ortamında google, sosyal ağ ve diğer arama motorlarında hakkımda her biri birbirinden ayrı farklı kriterde 100'e yakın siteyede aynı bu kirli yalan haberi taşıyıp ortak etmişlerdir.!!!
Hürriyet gazetesinin 12.07.2008 tarihli yazısında "Gayrettepe Emniyet Müdürlüğü Büro Amirliği tarafından gerçekleştirilen operasyonda çete üyelerinin suçüstü yakalandığı" belirtilmiş, ayrıca " (1) ruhsatsız tabanca, (7) bilgisayar, (4) plazma televizyon, (2) bıçak, (9) tornavida, (1) para kasası, cep telefonu gibi çok sayıda elektronik eşya ile birlikte fotoğraflar ele geçirilmiştir." . TAMAMI GEÇEN YALAN HABER” YALANI.!!! Medyanın görevi yalanları değil.
Doğruları haber yapmaktır.!
07-07-2008 tarihli Adnan Songülalp tarafına yapılan ev araması sırasında "Suç unsuru sayılabilecek en ufak bir suç delil eşyasına rastlanılmadığı, ayrıca arama sırasında emniyetin el koymasını gerektirebilecek hiçbir suç eşyasının da asla ve kesinlikle olmadığı!!!" ve aynı şekilde "Hürriyet Gazetesinin konu yazısında adı geçen bu kişilerinde adreslerinde yapılan aramalarda da suç teşkili sayılacak en ufak bir suç eşyasına ve eşyalarına rastlanılmadığı" belirtilmiştir.
ASLI:
07-07-2008 tarihinde Emniyetin Adnan Songülalp tarafına yapılan ev araması sırasında: 1)"Garanti Bankası Fatih Şubesi Adnan Songülalp" adına kayıtlı olan şahsi çek karnesinin, 2)Günü beklenilen müşteri çeklerinin 3)alacaklı müşteri senetlerinin, 4)eski iş yerinin (saklanması gereken) resmi evraklarının, 5)Sarsılmaz marka ruhsatlı silahın, 6)Yifsiz otomatik ruhsatlı tüfeğin, 7)200 adet MKK 9 mm Parabellum faturalı tabanca fişeği mermilerinin olduğu tespit edilmiştir.
Adı geçen Adnan Songülalp adına ait olan 1)Garanti Bankası şahsi çek karnesi, 2)iş yeri resmi evrakları, 3)müşteri çekleri, 4)senetler ve aynı şekilde 5)ruhsatlı sarsılmaz marka silah 6)yifsiz otomatik tüfek 7)(200 adet) fişekler yanında olmak üzere ve bunların hepsi emniyet tarafından o sıra incelendikten sonra tekrar tarafıma geri iade edilmiştir.
07-07-2008 tarihli emniyetin yapmış olduğu bu kayıtlı arama tespit tutanaklarına bakıldığında zaten net görünmektedir!!!
"Asıl" mağduru olmam gereken bu davada ve ne gariptir ki birden bu davanın sanığı rolü haline getirildim.
07-07-2008 tarihinde Umre ziyareti dönüşümde, İstanbul Atatürk Havalimanından yurda giriş yaparken kelepçelenmem ve göz altına alınmam.! İddia edilen suçlarla alakalı "Hiç bir ilgim ve alakamın olmadığı halde "Yahu" Ben ne olay yerinde yakalandım!!! Ne de suça konu çekler üzerinde herhangi bir parmak izim, bir el yazım ve de ciro imzamın kesinlikle hiç bulunmadığı halde; ve ne bir kontrat, ne bir fatura, ne bir teşhis ve ne bir telefon görüşme tapesi bile olmadığı halde, emniyette tutuklanmamı gerektirebilecek adıma hiç bir suç delil olmamasına rağmen Hürriyet gazetesi tarafından hakkımda yapılan bu kirli "MEDYALIK!!!" haber yüzünden Fatih 1. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından haksız yere tedbire dayalı amaçlı olarak tutuklandım. Ve gazetenin tutuklanmamı yönlendirebilecek şekilde haber yapması üzerine tam 5 gün emniyette süren gözaltı sürecim ve ardından Metris ve Silivri cezaevinde yaklaşık 10 ay kadar yattım.
Yaklaşık 10 ay kadar cezaevinde suçsuz yere kalıp tahliye olduktan sonra ilk ifade verdiğim yer İstanbul Gayrettepe Emniyet Müdürlüğüne giderek ve orada görevli başkomiser ile görüşmem sırasında gazetenin haber konu yazısında adı geçen aslı hiç var olmayan (sözde) ele geçirilen bu suç eşyaları ile alakalı kendisinin bana şöyle demesi: (Aslında biz başka bir hırsızlık çetesine karşı yaptığımız operasyon sırasında orada ele geçirdiğimiz suç eşyalarının o sıra gazete tarafından senin üzerine atılıp "haber yapıldı." ve kendisininde çok şaşırdığını böyle bir haberin olmamasının gerektiğini söyledi.)
Bir gün 10 yaşında en ufak oğlum yanıma gelip "Babacığım arkadaşlarım dışarıda senin çete lideri olduğunu internette okuyup, senin baban "mafyaymış sen de mi büyüyünce mafya olacaksın diyorlar" dedi.
Beraat kararı almama rağmen, "Hakkımda yalan manşetlerle" atılan bu kirli yalan haberlerin halen devam etmesi sonucu benim özel yaşam alanı hakkıma çok ağır bir şekilde darbe vurulmuş ve engel olmuştur. İnternet ortamında google, sosyal ağ ve diğer arama motorlarında hakkımda her biri birbirinden ayrı, farklı kriterde 100'e yakın sitede kara propaganda şeklinde yayıp bu kirli yalan haberi de taşıyıp ortak servis etmişlerdir.
Bir kimsenin suçlu olup olmadığını Kolluk Görevli veya Basın değil(!) Yalnız ve yalnız T.C. Yargı Mahkemeleri ve hakimler karar verir!!!
Ayrıca soruşturma T.C. Savcılığı tarafından 07-07-2008 tarihinde yeni başlatılmış olmasına rağmen(!) 12 Temmuz 2008 tarihinde "Hürriyet Gazetesi'nin" hakkımda yapmış olduğu bu düzmece haber ile devam eden soruşturmada gizlilik ilkesinin çok net bir şekilde ihlal edilmiş ve çiğnenmiş olduğunu açıkça göstermektedir!!!
Basından daha iyi araştırıp karar verecek, haklı ve haksızı çok iyi bir şekilde ayırt edecek T.C. Yargı Mahkemeleri, Sayın hakimler ve Savcılar vardır!!!
Hürriyet Gazetesi'nin 12-07-2008 tarihli sayısında 6. sayfada geçen, gerçek bir çete liderinin kale gibi korunan villasına emniyetin (SKORSKY) Helikopterle yaptığı baskın haberine, hakkımda yapılan bu kirli Sürmanşet haberden daha küçük olarak yer verilmiştir(?)
Nedeni ise gitmiş olduğum dünyanın ekseni!!! Merkez üssü Mekke olduğu içindir!!! Ve dönüşüm sırasında Umre giysim ile bağdaştırılıp o özüm olan İslam Dinime çamur atıp iz bırakmaları adına yapılan planlı bir saldırıdır!!!
Velhasıl şayet gerçek anlamda koca suçlar işlemiş olsaydım(!) Antalya, Kuşadası, Bodrum veya Amerika'dan o sıra dönmüş olsaydım (!) acaba beni böyle birinci Sürmanşet haberin konusu yaparlar mıydı?
Önce hakkı öğren sonra kimin haklı olduğunu öğreneceksin!!!
12-07-2008 tarihli olan gazete yazısında diyor ki:
"Çete lideri Umre dönüşü yakalandı. Günahlarından arınmak için gitmiş."
Adnan Songülalp de güya demiş ki:
"Günahlarımdan arınmak için Mekke'ye gitmiştim."
Adnan Songülalp olarak ben de şimdi derim ki:
"Eğer benim günahım, günahlarım şayet var ise(?) Bunu yalnızca Rabbim bilir!!! Bunu ancak Allah'ıma karşı mı arındırmalıyım yoksa Kartel Borazanı Kör Deccal'ine mi veyahut Süfyan tarafı olan Hürriyet Gazetesine karşı mı pek anlayamadım?"
Yalan haber konu yazısında ise adımın ve şerefli soyadımın ilk baş harflerini değil de! Adımı ve soyadımı tamamıyla açıkça kullanarak beni ve ailemi aşırı şekilde mağdur edip, deşifre etmiştir!!! Sorumlu olduğum ailem, bizi tanıyan a'dan z'ye tüm dost ve çevremize karşı ve ayrıca ticari şerefim, kariyerim, itibarım, ile birlikte güven ve huzuruma kadar, en önemlisi İslam dinime karşı da aynı şekilde saldırıda bulunulup eylem yapılmıştır.
Hrant Dink, Şike Böcek, Sarai Sierre, Gezi olayları gibi sayısız pek çok önemli ve kritik davalara bakan T.C İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesi Heyeti, bu davada hakkımda oy bilrliği ile (BERAAT) kararı verip açıklamışlardır.
"2008/339- Esas Nolu Yargıtay 15. Ceza Dairesi Başkanlığının vermiş olduğu 2013/64538/Esas/16-04-2013 tarihli Onama/Bozma ilanında sanık Adnan Songülalp'in konu suçlarda ticari unvanları kullanılan şirketler ile bir ilişkisinin bulunmadığı, belirtmesine göre bahsi geçen şirketler kuruluş ve devir evrakının ilgili daireden ile sanığın tekrar bu yöndeki savunmasının doğruluğunun araştırılmasına"
T.C Yargıtay 15. Ceza Dairesi Başkanlığı tarafından 15-04-2013 tarihli hakkımda verilen bu yöndeki karar/bozma ilamından sonra tekrar T.C İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesinde ve bu sefer komple değişen yeni bir hakim ve üyeleri tarafından 2013/275 Esas Nolu yine bu aynı dosya kapsamından tekrar yargılanıp 21-02-2017 tarihli İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesinin Heyetleri Kurulu tarafından hakkımda yine oy birliği ile verdikleri bu gerekçeli kararda:
2. kez (BERAAT) kararını ve ayrıca CMK 141 maddesi devamı tazminat isteme hakkımın saklı olup bulunduğunun bilinmesine" diyerek kararı verip açıklamışlardır!!!
ASIL
"ANA KAYNAK HABER" HÜRRİYET GAZETESİ VE İNTERNET SİTELERİNDE ÇIKAN HABERLERE İLİŞKİN OLARAK
* 2008/339 Esas sayılı dosyada üzerime isnat edilen atılı suçlar nedeniyle tutuklanmış olup, sonraki aşamada ve süreçte ise yargılanmış ve davanın devamında da verilen cezalara ilişkin olarak dosya temyiz edilmekle bozulmuş ve hakkımda beraat kararı verilerek serbest bırakıldım. İş bu dava dosyası da kesinleşmiştir
* Kaldı ki tarafımdan haksız ve hakkaniyete aykırı olarak üzerime isnat edilen atılı suçlamalar da işlenmemiştir. Söz konusu atılı suçlamalar sadece uydurmalarla dolu bir iddia hatta ve hatta iftiradan ibarettir. Suçlamaların işlendiğine dair gösterir herhangi bir somut delil, tanık, emare bulunmamaktadır.
* Yukarıda adı yazılı internet sitelerinde yayımlanan haberler şahsımın kişilik haklarını zedeler niteliktedir. Haberlerin başlık ve içeriklerinde şahsımın "ÇETE LİDERİ" olduğu iddialarına yer verilmiştir. Bu haberler ve iddialar kamuoyunda hakkımda olumsuz kanaat ve kuşku uyandırmaya matuf gerçek dışı haber ve yorumlardır. Haber başlıklarında "ÇETE LİDERİ" olarak adlandırılan şahsım hakkında kesinleşmiş bir ceza olmadığı gibi şahsım ceza evinde tutuklu veyahut hükümlü de değilim.
* Şahsım hakkındaki haberler ve yüzümün alalen göründüğü resimlerin bulunduğu bu haberler şahsım açısından gerek ailevi gereksede iş hayatım bakımından zor durumda bırakmakta ve ileriye dönük olarakta hem iş hemde sosyal ve ailevi ilişki kuracağım insanlar karşısında maddi ve manevi zarar vermekle birlikte kişilik haklarıma saldırı niteliğindedir.
* Yayın kuruluşları veya haberi veren kişiler, yayıncılık ve özellikle gazetecilik mesleğinin bir gereği olarak olayı en ince noktasına kadar araştırmalı, incelemeli, tüm gerçekleri saptadıktan sonra yazmalıdır. Gazetecilik mesleğinin kuralları, yazılı olanlardan daha geniştir.
* Gazeteci hiçbir ticari, kişisel ya da toplum çıkarına aykırı olan konularda gerçekleri saptırma yoluna gitmemelidir. Ancak, internet siteleri incelendiğinde görüleceği üzere hiçbir araştırma, inceleme, sorgulama ürünü olmayan haberler yapılmaktadır. Mesnetsiz iddialar gerçekmiş gibi sunularak ve şahsıma "..." yakıştırmaları yapılarak, şahsımı küçük düşürücü değer yargıları içerdiği ve eleştiri sınırlarını aşarak kişilik haklarıma saldırı niteliğinde bulunduğu gözetilmeden haksız şekilde saldırılmaktadır. Bu durum hukuka aykırılığı ortaya koymaktadır.
YARGITAY KARARLARINA GÖRE DE BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ SINIRSIZ DEĞİLDİR.
(4.CD.,08.03.2006,2005/7591-2006/6307) 4.CD.,08.10.2007,3098-7834.CD.,06.02.2007,11311-1145,
4.CD.31.10.2007.4191-8563.4CD.12.12.2006,8017603,
4CD.31.10.2006,9436-15605.
4CD18.9.2006,628-13920,4CD.,24.05.2006,15112-11311,
4.CD.15.9.2003,22490-7432,4.CD.23.12.1997,10365-11088,
4.CD.8.5.1996,3153-40554.CD.6.12.1995,7389-8272) tarih ve sayılı kararlarda da kişilik haklarına saldırı konusunda basın özgürlüğünün sınırsız olmadığı belirtilmektedir..
4721 SAYILI TMK 24/1 madde uyarınca hukuka aykırı olarak kişilik haklarına saldırılan kimse hakimden saldırıda bulunanlara karşı korunmasını isteyebilir. Aynı maddenin 2. fıkrasında ise hukuka aykırı fiil tanımlanmış olup buna göre kişilik hakkı zedelenen kimsenin rızası daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar ya da kanunun verdiği yetkinin kullanılması sebeplerinden biri ile haklı kılınmadıkça, kişilik haklarına yapılan her türlü saldırı hukuka aykırıdır. Yine anılan kanunun 25 maddesinde ise hukuka aykırı olarak kişilik haklarına saldırılan kimsenin başvurabileceği yargısal yollar sayılmış olup maddenin 1. Fıkrasına göre davacı hakimden saldırı tehlikesinin önlenmesini, sürmekte olan saldırıya son verilmesini, sona ermiş olsa bile etkileri devam eden sadırının hukuki aykırılığının tespitini isteyebilir.
* Şahsımın kişilik haklarıma saldırı haline dönüşen ve gerek sosyal gerek aile yaşantımı gerekse de iş hayatımı ve çalışma düzenimi olumsuz etkileyen, maddi manevi kayba uğramama neden olan iş bu yayınların internet ortamından kaldırılması amacı ile belirtilen yasal düzenlemelere istinaden huzurdaki konuyla ilgili olarak talepte bulunma zorunluluğum hasıl olmuştur.
* 5651 sayılı yasada 06/02/2014 tarihinde yapılan değişiklikle " internet ortamında yapılan yayın içeriği nedeniyle kişilik haklarının ihlal edildiği iddia eden gerçek ve tüzel kişiler ile kurum ve kuruluşlar içerik sağlayıcısına, buna ulaşamaması halinde yer sağlayıcısına başvurarak uyarı yöntemi ile içeriğin yayından çıkarılmasını isteyebileceği gibi doğrudan Sulh Ceza Hakimliğine başvurarak içeriğe erişimin engellenmesini isteyebilir" düzenlemesi yapılarak kişilik hakları ihlal edildiğinde doğrudan Sulh Ceza Mahkemesine başvuru yapılabileceği belirtilmiştir.
* Yukarıda sayılı internet sitelerinde yer alan ve şahsım hakkında yapılan haberler incelendiğinde şahsımın kişilik haklarına saldırı net açık bir şekilde görülmektedir. Basının görevi gerçek olanı açıklamak ve o konuda halkı bilgilendirmektir. Gerçeklik, orta düzeydeki bir dinleyici veya okuyucunun bundan edineceği kanıya göre belirlenir. Açıklamanın gerçek olduğunu kanıtlamak açıklamayı yapana düşer. Haber kısmen gerçek kısmen değilse o halde de saldırının varlığı kabul edilmektedir. 5651 sayılı yasanın 9 maddesi gereğince bahsettiğim ve şahsımın kişilik haklarını ve onurunu zedeleyen ve güncel olmayan haberlerin tüm linkleri ve haber özetleri ile birlikte yayının durdurulması "google" aramalarında çıkan görüntülerin kaldırılmasını ve haberlere ilişkin erişimin engellenmesini ve yayından kaldırılmasının.!!!
Ve Doğan Medya Yayın grubu, iyi insanların günah vebalinin ahına girerek. İyisine kötü yazıp bakıp kalan zavallılar ve bu çok iyi bilinirki!
Allah'ımız muhakkak ki yeri ve zamanı geldiği an doğrunun yanındadır!!! Önce hakkı öğren sonra kimin haklı olduğunu öğreneceksin.!
MEDYA VE ADALET SORUNU!
1) Hiç işlemediğim bir suça karşı haksız yere olarak cezaevine konuldum!
2) Hürriyet gazetesi tarafından tüm Türkiye'ye karşı deşifre manşet haber ilan edildim.
3) Son dakika akşam ana haber yayın bültenlerinde flaş konu haber ilan edildim!
4) Umre giysim ile geldiğim o muhteşem kutsal yere karşı bile hiç saygı gösterilmeden Hürriyet gazetesi tarafından böyle mesnetsiz bir şekilde yargısız infaz edildim!
5) Hakkımda basında çıkan bu çirkin yalan haberlerden ötürü ailem ve 6 çocuğuma karşı çok ağır bir şekilde rencide edildim!
6) Gazete tarafından uydurulan ve hiç aslı var olmayan kurgu, hayali bir çetenin birden lideri olu verildim!
7) Gazete sayfasında "Adımın ve şerefli soyadımın" ilk baş harflerini değilde! Adımı ve soyadımı tamamı ile yazıp kullanarak; ve ayrıca benle aynı soyadı taşıyan yakın akrabalarımı da deşifre etmiş ve zor durumda bırakmıştır!
Devamı" ve bunun yanında bahse konu: Böyle adi bir suçta tam (13) yıl süren yargılamanın ardından gelen sonuç
( PARDON.!!! )
EZİLEN İNSAN" HAKLARINDA!?! VE
DÜNYA’NIN NERESİNDE (ACABA)? BÖYLE BİR HUKUK DEVLETİ DAHA VAR...
TÜM İNSANLIĞA
"EŞİTLİK VE İNSAN HAKLARINA SAYGI, DAHA ADİL BİR DÜNYA İÇİN ŞARTTIR.!!!
Burada hakkımda aslı hiç var olmayan yalan yanlış bilgilerle yazılan ve yapılan çarşaf çarşaf haberler yazılı ve görsel basında beraber sosyal medyada'da yer almıştır. Bu haberler nedeniyle bu haber sitelerindeki yer alan linklerin kaldırılması talebinde bulunmuş olup ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca'da talebimin reddine karar verilerek asıl talebimin sulh ceza hakimliğine itirazımın yapılması gerektiği tarafıma bildirilmiştir. Bu talebimide İstanbul 10. Sulh Ceza Hakimliğince İstanbul 1. Sulh Ceza Hakimliğine itirazımın kabulu olmak üzere talebimin reddine karar verilerek linklerin kaldırılması talebim reddedilmiştir.
Burada önemle belirtmek gerekirse İstanbul 10. Sulh Ceza Hakimliğinin talebime ilişkin kararındaki red konusu kararı olan ve gerekçe olarak belirtilen olgulara ilişkin haliyle kararı veren hakimliğin bu kararı 24 saat içinde duruşma yapmaksızın, dosya üzerinden karar vermek zorunda olduğu için, talep eden olarak sunulan olguların sosyal boyutu olan doğruluğunu araştırabilecek durumda değildir. Savunma ve adil yargılanma hakkım'daihlal edilmiştir. İstanbul 10. Sulh Ceza Hakimliği söz konusu kararı 5651 sayılı kanunun 9. maddesi uyarınca; Beni yazılı veya sözlü olarak dinlemeden, dosya üzerinden, sadece talep dilekçesine dayanarak karar vermiştir. 5651 sayılı kanunun 9. maddesine göre internette yapılan bir yayından dolayı kişilik haklarının ihlal edildiğini iddia eden kişi, doğrudan doğruya sulh ceza hakimine başvurarak hakimden, yayının kaldırılmasına veya erişimin engellenmesine karar verilmesini isteyebilir.
Hakim bu madde kapsamında yapılan başvuruyu engeç 24 saat içinde duruşma yapmaksızın karara bağlar. Yani hakim, tarafı dinlemeksizin, dosya üzerinden karar verir. Dahası bu kararı 24 saat içinde vermek zorundadır. Hemen belirtmek gerekirse'ki bir mahkemeye 24 saat içinde karar verme yükümlülüğü getirilmesi genel yargılama usülünde olağan bir şey değildir. Bir ceza hakimi maddi hakikate ulaşıncaya kadar yargılama yapar. Hakim için böyle bir karar verme süresinin ve üstelik 24 saat gibi fevkalade kısa bir karar verme süresinin getirilmesi olağan bir şey değildir. Bir yargılamanın bu kadar hızlı bir şekilde yapılabileceği hususu çok doğru olmadığı kanısındayım. Bu kadar kısa bir sürede internet yayınının kişilik haklarını ihlal edip etmediğini hakim nasıl anlayacaktır? Bu kadar kısa bir sürede söz konusu iddia nasıl ispatlanacak, hakim bu konuda maddi hakikate bu kadar kısa bir süre içinde nasıl ulaşacaktır? Bu kadar kısa bir süre içinde hakimin pek çok delili inceleyebilmesi, yeni delillere başvurması mümkün değildir. Keza hakimin böyle bir süre içinde bilirkişi incelemesi yaptırması'da mümkün değildir. Hakimin bu kadar kısa bir süre içinde karar verme zorunluluğu içinde bulunmasının anayasamızın 36. maddesinde güvence altına alınan "ADİL YARGILANMA" hakkıyla hiç bağdaşmadığı söylenebilir.
Böyle bir karar usülünün genel usül olarak uygulanması anayasamızın 36. maddesine aykırı olur. Savunmanın olmadığı bir yerde "ADİL YARGILANMA"da yoktur. Keza yukarıda açıkladığım gibi hakimin 24 saat içinde karar verme zorunluluğu içinde bırakılması, dolayısıyla bu zorunluluk nedeniyle hakimin maddi hakikati yeterince araştırma imkanına sahip olmaması, örneğin bilirkişi incelemesi yaptıramaması, anayasamızın "Herkez... adil yargılanma hakkına sahiptir" diyen 36. maddesine aykırıdır. Yukarıda açıklananlar ile, 5651 sayılı kanunun 9. maddesinin anayasamızın 26 ve 36. maddelerine aykırı olduğunu iddia ediyor, taleplerimin ciddi bulunarak bu nedenlerle talebimin kabulü olması gerek idi.!!!
ADNAN SONGÜLALP